Küreselleşme ve kapitalizmin etkisi ile kadim medeniyet ve çok kültürlü anlayış yerini tek tipleşmeye (McDonaldlaşmaya) bırakmaya başlamıştır.Bu durumun en büyük faktörlerinden biri de yaygınlaşan teknoloji kullanımı ile İnternettir. İnternetin dünya çapında yaygın kullanımının artması ile ülkeler arası sınırlar kalkmış, iletişimin her türlüsü mümkün hale gelmiş ve dünya küresel bir köye dönüşmüştür.
İletişimin çeşitlenmesi ve maliyetinin düşük olması nedeni ile geniş kitlelere ulaşmak kolaylaşmış, aynı zamanda modern insanın hayatında yer edinmek de bir o kadar zorlaşmıştır. Bu durum eski alışkanlıkların yerini yenilerinin almasına neden olmuştur. İnsanlar gazete kitap okumak yerine seslendirilmiş haberleri, kitapları dinliyor ya da video izleyerek bilgiyi kolay yoldan elde etmeyi tercih edebiliyorlar.Bilgiye kolay ulaşma ve modern insanı etkileyen en cazip araç denildiğinde akla ilk gelen görsel medya oluyor.
Görsel medya, izleyici üzerinde etki etme ve hazır bilgiye kolayca ulaşma konularında diğer kitle iletişim türlerine göre daha işlevseldir.Görsel medya kullanımını televizyon, sinema ve video olarak ele aldığımızda etkisinin ne kadar yoğun olduğunu kendi deneyimlerimizden de tecrübe edebiliriz.
Sinema, televizyon ve videoların ne derece etkili olduğunu ilk keşfedip, kullananların başında Yahudi Soykırımını dünyaya duyurmak ve ne derece vahim durumların yaşandığını dünya insanlarına gösterme çabasında olan Yahudiler gelmektedir.Yahudi yönetmenleri ve yapımcıları ellerindeki materyalleri vurucu,etkili, duygusal ve empati yapmaya yönlendirici biçimde izleyiciye sundukları tartışma götürmez bir gerçektir. İzleyicilerinin kaçı Schindler'in Listesi, Piyanist ,Çizgi Pijamalı
Çocuk... gibi filmlerin etkisi altında kalmamıştır ki. Aynı şekilde Amerika'nın kullandığı ( Americanization) Amerikan yaşam tarzını Holywood aracılığıyla, dünyayı Amerikan kültürüne entegre etme ve insanı tek tipleştirme niyetinde olan kapitalizmin sinema yoluyla yayılmak istenmesi çoğu kez kültürel tartışmalara konu olmuş ve olmaya da devam etmektedir.
Görsel medyayı işlevsel kullanma gücü elinde olan şirketler ve ülkeler, kendi çıkarları için algı oluşturmanın yanında, kendileri için tehlike olarak adlandırdıkları gruplara veya ülkelere yönelik, karşı algı oluşturma girişiminin de içindedirler. Karşı algı oluşturmanın kıskacında çoğunlukla ırksal, dinsel, ulusal, cinsiyetsel ayrımlar yer almaktadır. Amerikan filmlerinde çokça karşılaşılan kilisede ayin törenleri naifken, camide namaz için toplanan cemaatin terörist olarak gösterilmesi, kahraman olarak gösterilen bir beyaza hepimiz aşına iken, çete lideri, illegal işlerle uğraşan ve sokak dövüşlerine konu olan kişiler çoğunlukla siyahilerdir. Filmlerde Amerikalı ve batılı patronlara rastlayabilirsiniz fakat orta doğulu ya da Asyalılar şirket çalışanlarından öteye gidemezler, iş yerlerinde iyi kariyere sahip kişiler erkeklerken, kadınların pozisyonları yönetici asistanı, başarısız yazardan ve hırsının kurbanı olmuş kişilerden öteye geçemez. Uygulanan yöntemler (stereotype) ile ayrımcılığa uğrayan grupların filmlerde verilen bilgiler ile oluşturulmaya çalışılan yargıların pekiştirilmesi ve kalıplaştırılması amaçlanmaktadır.Aynı zamanda filmler aracılığı ile izleyicilerin algısını istenilen noktalara yönlendirmek istenilmektedir. Farkındalık gözlüğü ile baktığımızda görsel medyanın ayrımcı, algı yönetici dilini ve hedefini açıkça görebiliriz.
Bugün ve gelecekte algı yönetimi en büyük psikolojik silah olma avantajını koruyacak ve algıyı kim yönetebiliyor ve yönlendirebiliyorsa küresel güç de onun elinde olacaktır.Ünlü yönetmen Majid Majidi’nin 2010 yılında bir konuşmasında dile getirdiği: ‘‘Eğer bugün peygamber efendimiz yaşasaydı, tebliğ için sinemayı kullanırdı’’. cümlesi kitleleri etkilemede görsel iletişimin (sinema ) ne derece büyük öneme sahip olduğunu ayrıca bir kez daha ortaya koymaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder