15 Aralık 2015 Salı

Başardınız Artık Sizin Gibiyiz



Ortak dertlerin paylaşılması, acıların taa yürekten değil de duyarsızlaşmakla birlikte yüzeysel yaşanması son zamanlarda gelişen ve yaygınlaşan teknolojik iletişim kanalları nedeni ile sosyal medya üzerinden “üzgünüz” mesajları ile klişeleşen bir hal aldı.

Atalarımızın sözleri bir bir tarihe karışmaya başladı; biz bilirdik ki, “gözden ırak olan gönülden de ırak olur.”du. Lakin artık durum bu değildir. Dünyanın dört bir tarafında yaşanan; vahşetlere, katliamlara, savaşlara ve acılara dakikası dakikasına canlı canlı izleyerek haberdar olunduğu halde insanlıktan herhangi bir tepkili ses çıkmamaktadır. Dost muyuz yoksa düşman mıyız,  vicdanlı mı yoksa vicdansız mı, bir şekilde sesin çıkmasına neden olmalıyız yoksa Aliya İzzetbegoviç’in de dediği gibi; “Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.” ve her şey bittiğinde bir şeyler yapmak için çok geç olacaktır.

Teknolojiden uzak geçirilmiş bir günün akşamında, onlarca mesaj düşmüş telefonumun mesaj kutusuna, saatlerce hafta sonu yapılacak kahvaltı için mekan aranmış ; sahilde olsun, temiz olsun, ferah olsun, kahvaltı çeşitliliği bol olsun... , bir kaç kişi hal hatır sormuş, tüm mesajları okuyup eğlenceli vakit geçirip de mesajlara cevap verdikten sonra, haber sitelerinden birini açıp ne olmuş bugün diye bir baktım, onlarca artık duyarsızlaştığımız haberin arasında biri vardı ki ; dünyada adaletin olmadığını bir kez daha tokat gibi çarptı yüze ,canhıraş bir haber; “Ey insan evladı; insanın insana yaptığı kötülüğü başka hiçbir canlı insana yapamaz. Tek güvencen yüce yaratıcın olsun, yaratılanı ondan başka koruyup kollayacak yoktur, adaleti de ancak ve ancak ondan bekle.” cümleleri bir çok sefer ki gibi tekrar geçti içimden. İç savaşlar nedeni ile kendi ülkelerinden kaçmak zorunda kalıp ümitlerini başka bir ülkenin topraklarında aramak için ölümcül bir umutla, rotanın onları umut diyarlarına mı yoksa ölümün kollarına mı götüreceğini bilmeyen binlerce insandan Azrail ile karşılaşması uçsuz bucaksız deniz sularında gerçekleşen ve ruhları yaratıcılarına, bedenleri Türkiye sahiline vuran umut yolcuları, kendi memleketlerinde hain, denizlerde kaçak, ülkeleri dışında karada mülteci- sığınmacı, karaya vuran cansız bedenleri isimsiz birer ceset. Bir kaç dua, bir kaç sitemden sonra “bu böyle olmaz.” dedikten sonra atalete teslim olup kendi köşemize çekilmemiz... tüm yaptığımız bu kadar.

 "En kötü kombinasyon, boş bir ruh ile dolu bir midedir." der yine Aliya İzzetbogoviç ,sırtımız pek, karnımız tok , ruhumuzun açlıktan kokuyor. Bu ruh öyle bir ruh ki; bencil, kendi dışında kendinden olmayana ne saygısı var, ne insanca yaşama ne de insan olma hakkı tanıyor. Hiç bir derdi yok,  bu yokluktan dertten ve dertlinin halinden anlamıyor. İşte kendi kitaplarına, kurallarına, piyasalarına ve parametrelerine göre kendilerini gelişmiş olarak gösteren insanlık onurunu ve gururunu hiçe sayan ülkelerin sırf kendi çıkarları için bencilleştirdiği insanlık tam da onların istediği yolda hızlı mesafeler kat ederek, dertlinin derdi ile dertlenip kendi derdini unutan bir neslin büyüttüğü nesilleri bile kendi gibi yapmayı başarmıştır.Başardınız artık sizin gibiyiz.