12 Ağustos 2013 Pazartesi

NE KADAR İNSANIZ?

Değer yargıları ve bakış açısı yaşandıkça ve tecrübe edildikçe zaman içinde gelişen ve değişen görüşlerden oluşmaktadır.İçinde bulunmadığımız ya da şahit olmadığımız durum ve olaylar hakkında ve bu olaylara karşı  , olayları yaşayanlara göre daha sığ ve dar bir bakış açısına sahip olduğumuz su götürmez bir gerçektir. Sosyal konularda teorik olarak eşsiz bir bilgiye sahip olsak dahi örnek bir olay gerçekleştiğinde ,o olayı daha önce yaşamış vasıfsız bir kişi karşısında manevi/duygusal bakış açısından şansımız yoktur.

Geçen sene İstanbul’dan Eskişehir’e yüksek öğrenimim için gittiğimde Suriye’deki iç savaş şuan olduğu gibi tüm hızı ile devam etmekteydi. Türkiye, Suriyeli vatandaşlara sığınmacı kamplarında kucak açmış ve bu kucak açma karşısında haklı veya haksız toplumun belli kesimlerinden ;“bu kadar insana nasıl bakılacağı ve Türkiye’de bu kadar aç insan varken bir de Suriyeliler mi beslenecek” endişesi  ve bencil telaşı yüksek tonda dile getirilmekteydi.

Eskişehir’e gidenler bilirler ki ; onları şehirde karşılayan ilk şeylerden biri ; 1. Hava Kuvvetleri Komutanlığına bağlı savaş jetlerinin kulakları oldukça rahatsız eden sesleridir. Alışık olmayanlar için oldukça ürkütücü ve telaşa neden olan bu sesler ,zamanla olağandışı  değil de sadece tatbikat ve deneme amaçlı uçuşlar olduğunun benimsenmesi ile normalleşmektedir.

Bomba taşımayan ve bırakmayan  veya herhangi bir tehlike arz etmeyen bu jetlerin aynı Suriye’de ya da şuan iç-dış savaşların devam ettiği diğer ülkelerde olduğu gibi ; rastgele bomba , füze bırakacağı ve bir çok masum/ sivil insanı öldüreceği psikolojisi altında yaşamak nasıl bir şey olurdu? Her sesten ürkmek , ya uçan jetlerin biri binaya çarparsa endişesini sürekli taşımak savaş olmayan bir ülke de bile bir yığın endişeye neden oluyorken savaş olan ülkelerdeki insanların psikolojisini hakkı ile anlamak şöyle dursun tahmin edilemeyecek bir durumdadır.

Empati yapabildiğimiz kadar “İNSAN”, ayrım yapacak kadar canavarız.

Milliyetçilik damarlarının kabarması demek , nefret söylemlerinin artması demektir. Bu topraklarda milliyetçilik gibi sonradan oluşturulmuş kavramlar insanların kendilerinden olmayanlara karşı, “tu- kaka, onlar kötü olan her şeyi hak eder” yargılarını bencilce canlı tutmaktadır. Kaldı ki İslami inanışın yaygın olduğu bir toplumda milliyetçilik ve ötekileştirme kavram ve yargılarının bulunması bir o kadar endişe vericidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder