29 Eylül 2012 Cumartesi

ÖZGÜRLÜĞÜ KISKANIP YAFTALAMAK



  Tarihçi ve “Derin Tarih” dergisi editörü Mustafa Armağan; “Bu ülkedeki kadar ruhunu ve aklını Avrupa'ya satmış insan dünyada, hatta Avrupa'da bile zor bulunur.”demişti. Ne kadar da doğru söylediğini kestirmek zor değil.

 İnsanlar, olaylar, mekânlar, düğünler… Her şey ne kadarda aynı olmaya başladı fark ettiniz mi? Tek tip insan profiline karşı duyarsız hale geldik. Özümüzde ve öz kültürümüzde bulunan asıl değerlerimize o kadar yabancılaştık ki karşımıza çıktıklarında bizden olduğunu unutup yargılayıp, yafta yapıştırmaya başlıyoruz.

 Günlük hayatın içinde çokça karşılaştığımız durumlardandır; sokaktaki insanların, farklı(!) giyinen insanlara uzunca, hatta arkaya dönülerek rahatsız edercesine bakması, bir mekânda yazılı kurallar olmadığı halde diğerlerinden farklı davranan kişilere kınayıcı gözlerle bakılması, kişi hakkında fısıldanmaların başlaması, düşük ve orta gelir düzeyine sahip insanların gittiği kafelerin, piknik alanlarının, plajların, düğün salonlarının… Küçümsenmesi ve tabi tüm bahsedilen durumlara konu olan bu profile sahip insanların argo kelimeler ile yaftalanması.

 Peki, neydi bu kişilerin aşağılayıcı bakışlara ve eleştirilere maruz kalma sebepleri? Cevap: Farklı (!) olmaları. Peki, neydi farklılıkları? Cevap: Batının tüm dayatmalarına rağmen kendileri gibi olabilmeleri, kendi kültürlerini, adet ve göreneklerini devam ettirmeleri, birilerine benzemek için uğraşmamaları, doğal olmaları işte fark bu. Aslında kıskanılan da bu çünkü onlar en özgür olanlar.


 Gıpta ile bakıldığı için eleştiriliyor bu insanlar. Eştirenler özgür değiller çünkü. Her hareketleri bulundukları “cemiyet ne der.” çerçevesinin içinde özgür sadece… Şimdi doğal olanlar mı farklı yoksa toplum içinde doğal olduklarını sanıp, kendilerini normal, ötekileştirdiklerini farklı görenler mi yaftayı hak ediyor acaba?