27 Aralık 2012 Perşembe

SESLERİN EN ÇİRKİNİ


Muhakkak ki seslerin en çirkini, elbette hamirin (merkebin) sesidir. Ve yürüyüşünde mütevazı (alçakgönüllü) ol ve sesini alçalt (alçak sesle konuş).
LOKMÂN - 19

  Bağırmak, olay çıkarmak haklı olmak anlamına gelmiyor ne yazık ki!


 Hak arayanlar, hak ararken başkalarının hakkını esir aldıklarından hiç bahsetmiyorlar; çünkü umurlarında değil. Önemli olan onların özgürlükleri,hakları ,istekleri ve doğru saydıklarıdır. Belediye ile anlaşamaz; otoyolun ortasında oturma eylemi yapar trafikteki insanların haklarını hiçe sayar. Okulun yaptığı yemek zamlarına karşı çıkar; yemekhaneye girişleri engeller, yemeğini yemek isteyen öğrencilerin hakkını hiçe sayar. Konferans konuşmacısına kızar, konferansı böler, diğer konukların dinleme hakkını hiçe sayar. Onların bu eylemlerine karşı çıkanlar faşist olur, koyun olur, cahil olur çünkü her şeyi onlar bilir.  Özgürlük nedir? Nasıl kazanılır? Nasıl istenir? Sadece onlar bilir!


 Bu zamanda hala yumurta atarak, çöp yakarak hak kazanılabildiğini düşünenler varsa uyudukları uykudan uyanmaları gerekmektedir. Uzlaşarak konuşma zeminleri yaratılmadıkça haklı olsalar da haksız kalacaklar.

29 Kasım 2012 Perşembe

ARAYIŞ

Hepimizin yapmak zorunda olduğu bir şey vardır. O hariç her şeyi yaparsak yolumuzu şaşırırız. Onun dışında hiç bir şeyi yapmazsak, yüce bir hayat yaşamış oluruz.
MEVLANA

  Kendi içimizde sürekli eksikliğini hissettiğimiz ve nasıl dolduracağımızı bilmediğimiz bir boşluk vardır. Bu boşluğu doldurmak için zaman zaman değişik arayışılar içine girip, değişik olaylara bağlanır bunlarla ilgili tecrübeler ediniriz. Tecrübeler ediniriz çünkü deneme yanılma yolu ile boşluklarımızın dolup dolmayacağını sürekli ve durmaksınız sınarız. Bu sınayışlar kimi zaman, " Evet buldum." dediğimiz şeyler olabilir ve aldanabiliriz. İşte bu aldanışla kör ve bağnaz bir yolun tutulması olasıdır. Boşluk o kadar derinden hissedilir ki yolun yanlışlığı ya da sığlığı mantıksal işleyişi durdurur daha manevi duygulara yöneliş başlar tabii ki bu durum da bir deneyiştir. Zamanla sınanan konunun, boşluğu doldurmadığı anlaşılır ve boşluğun doldurulması yolunda yeni bir arayış başlar. İşte insanoğlunun bu bitmez tükenmez bilmeyen arayışı, denemeler ve aldanışlarla sürer ta ki boşluğunu hissettiği olguya kavuşana dek.

29 Eylül 2012 Cumartesi

ÖZGÜRLÜĞÜ KISKANIP YAFTALAMAK



  Tarihçi ve “Derin Tarih” dergisi editörü Mustafa Armağan; “Bu ülkedeki kadar ruhunu ve aklını Avrupa'ya satmış insan dünyada, hatta Avrupa'da bile zor bulunur.”demişti. Ne kadar da doğru söylediğini kestirmek zor değil.

 İnsanlar, olaylar, mekânlar, düğünler… Her şey ne kadarda aynı olmaya başladı fark ettiniz mi? Tek tip insan profiline karşı duyarsız hale geldik. Özümüzde ve öz kültürümüzde bulunan asıl değerlerimize o kadar yabancılaştık ki karşımıza çıktıklarında bizden olduğunu unutup yargılayıp, yafta yapıştırmaya başlıyoruz.

 Günlük hayatın içinde çokça karşılaştığımız durumlardandır; sokaktaki insanların, farklı(!) giyinen insanlara uzunca, hatta arkaya dönülerek rahatsız edercesine bakması, bir mekânda yazılı kurallar olmadığı halde diğerlerinden farklı davranan kişilere kınayıcı gözlerle bakılması, kişi hakkında fısıldanmaların başlaması, düşük ve orta gelir düzeyine sahip insanların gittiği kafelerin, piknik alanlarının, plajların, düğün salonlarının… Küçümsenmesi ve tabi tüm bahsedilen durumlara konu olan bu profile sahip insanların argo kelimeler ile yaftalanması.

 Peki, neydi bu kişilerin aşağılayıcı bakışlara ve eleştirilere maruz kalma sebepleri? Cevap: Farklı (!) olmaları. Peki, neydi farklılıkları? Cevap: Batının tüm dayatmalarına rağmen kendileri gibi olabilmeleri, kendi kültürlerini, adet ve göreneklerini devam ettirmeleri, birilerine benzemek için uğraşmamaları, doğal olmaları işte fark bu. Aslında kıskanılan da bu çünkü onlar en özgür olanlar.


 Gıpta ile bakıldığı için eleştiriliyor bu insanlar. Eştirenler özgür değiller çünkü. Her hareketleri bulundukları “cemiyet ne der.” çerçevesinin içinde özgür sadece… Şimdi doğal olanlar mı farklı yoksa toplum içinde doğal olduklarını sanıp, kendilerini normal, ötekileştirdiklerini farklı görenler mi yaftayı hak ediyor acaba?